floranatolica
 
Ara Üye girişi DDbtn
-

Kapadokya

Serdar Ölez, 2008

Nevşehir / Türkiye

Coğrafyası ile hepimiz için oldukça çekici olan Kapadokya bölgesi, Nilgün`ün orada bir pansiyon açması ile iyice cazip bir hal aldı. Her zamanki gibi Settar abi organizasyonu üstlendi ve tuttuğu minimidibüsle yola koyulduk. Uğurgiller, aile bireylerinin yaş dağılımı nedeni ile kendi arabaları ile gitmeyi tercih ettiler. Ve öğlen bir gibi güneşli bir havada Tabiat Pansiyon`daydık... Çok sürmedi, 10 dakika sonra deliler gibi yağan yağmurdan gözümüz fena korktu. Ama Nilgün hazırlıklıydı, kayaların içine oyulmuş geniş bir salonda sofra kurulmuş, yağmurdan ilk kurtulanlar pide ve ayranları tüketmeye başlamıştı bile... Kapadokya`yı keşif için bir hafta sonu yeterli değildi, yemek sonrası programı yoğundu, hemen yola koyulduk... Uçhisar Kalesi Nevşehir-Ürgüp karayolu üzerindedir. Kalede Bizans Dönemine ait mezarlar bulunur. Uçhisar Kalesi`nin zirvesi aynı zamanda bölgenin panoramik seyir noktasıdır. Kale içerisinde bulunan çok sayıdaki odalar birbirine merdivenler, tüneller ve koridorlarla bağlanmıştır. Odaların girişlerinde ise -tıpkı yeraltı yerleşimlerinde olduğu gibi giriş ve çıkış kontrol altına almaya yarayan sürgü taşları bulunmaktadır. Çok katlı bir özelliğe sahip olan Kale`nin bazı mekanları bugün yer yer göçtüğünden dolayı tüm mekanlara ulaşmak ne yazık ki mümkün olamamaktadır. Uçhisar`ın doğu, batı ve kuzeyinde yer alan bazı peribacaları Roma Dönemi`nde mezarlık amacıyla oyulmuştur. Girişleri genellikle batı yönüne bakan mezarların iç kısımlarında ölülerin yatırıldığı klineler bulunmaktadır. Gerek Kale`nin eteklerinde gerekse Kale`de çok az sayıda kaya oyma kiliseler tespit edilebilmiştir. Bunun nedeni belki de çok sayıda kilise ve manastıra sahip olan Göreme`nin Uçhisar`a yakın olmasındandır, Kale`nin zirvesindeki Bizans Dönemi`ne ait basit kaya mezarlar ise oldukça tahrip olduklarından ve soyulduklarından pek özellik arz etmezler. Uçhisar Kalesi`nde Ortahisar ve Ürgüp`teki (Başhisar) gibi kalesi olan yerleşimlerle savunma amacıyla çevreye uzanan uzun tünellerden bahsedilmektedir. Fakat bu tüneller yer yer göçtüklerinden dolayı bugün esrarını hala korumaktadır. Kale ve çevresindeki peribacalarına ve yamaçlara mezarların dışında çok sayıda güvercinlikler de inşa edilmişti. Güvercin gübresinin tarımda verimi arttırdığını bilen Uçhisarlılar peribacalarının içlerine ya da vadi yamaçlarına güvercinlikler oyarak veya inşa ederek tarımda verimlilik sorununu çözmeye çalışmışlardır. Çavuşin Göreme-Avanos yolu üzerindedir. Eski bir yerleşim olan Çavuşin`de yöre taşlarından yapılmış, kayalara oyulmuş evler köye farklı bir mimari kazandırmaktadır. Ancak, evlerin üzerine kayaların düşmesi nedeniyle bugün kimse yaşamamaktadır. Çavuşin`de Vaftizci Yahya Kilisesi, Güllüdere Kilisesi ve Büyük Güvercinlik Kilisesi (Çavuşin Kilisesi olarak da bilinir) bulunmaktadır. Bölgenin en eski yerleşim yerlerinden biri olan Çavuşin, Göreme-Avanos yolu üzerinde, Göreme`ye 2 km uzaklıktadır. Çavuşin `deki Vaftizci Yahya adına yapılan kilise bölgeye hakim bir yerdedir. Muhtemelen V. yüzyılda yapılmış-boyanmış olduğundan bölgenin en eski kilisesidir. Kapadokya`da pek görülmeyen geniş avlusu son yıllarda kayaların kopması sonucu yıkılmıştır. Eski Çavuşin vadisindeki harabeler, Hıristiyan dervişlerinin ve topluluklarının yasadığı yerlerdi. Çavuşin`in hemen yanındaki Güllüdere`de beş kilise bulunmaktadır. Vadinin yakınındaki Haçlı Kilise ayni zamanda Müslüman Arapların akınlarına karsı savunma amaçlı olarak da kullanılmıştır. ÇAVUŞIN (NICEPHORUS PHOCAS) KİLİSESİ Göreme-Avanos yolu kenarında, Göreme`ye 2.5 km uzaklıktadır. Oldukça yüksek tek nefti, beşik tonozlu, üç apsisli olan kilisenin narteksi yıkılmıştır. 964/965 yıllarına tarihlenmektedir. Sahneleri: Tonozda müjde, ziyaret, bakireliğin ispati, Mısır`a kaçış, Yusuf`un ikinci rüyası, Havarilerin Tanrı yolunda görevlendirilmesi, üç müneccimin tapınması, masum çocukların katliamı, Elizabeth`in takip edilişi, Zekeriya`nın öldürülmesi; bati duvarında Yusuf ve Meryem deney sonrası, Beytüllahim`e yolculuk, doğum, son yemek, ihanet, Isa`nın cehenneme inişi, vaftiz; kuzey duvarında Isa Platus önünde, Isa Golgota yoluna, Isa çarmıhta, Isa`nın ölümü; güney duvarında Kudüs`e giriş, Lazarus`un diriltilmesi, kör adamın iyileştirilmesi, Isa`nın çarmıhtan indirilmesi, kadınlar bos mezar basında; apsis duvarında başkalaşım resmedilmiştir. Paşabağları Göreme-Avanos yolunun sağında, yoldan 1 km. içeridedir. Eskiden Keşişler Vadisi bugün Paşabağı olarak adlandırılan bu alan, kendine özgü peribacalarıyla doludur. Zelve yakınındaki bir başka ören yeri peribacalarının bütün örneklerinin mevcut olduğu Paşabağları`dır. Eskiden Rahipler Vadisi olarak bilinen bu alan Bizans döneminde tecrit edilmiş bir hayatı tercih eden keşişlerin barınma yeri olmuştur. Çok gövdeli ve çok başlı olan bazı peribacalarının içlerine şapel ve oturma mekanları oyulmuştur. Üç başlı peribacalarının birinde Aziz Simeon adına yapılmış bir şapel ve inziva hücresi bulunmaktadır. Dar bir baca biçiminde oyulan bir merdiven vasıtasıyla ulaşılabılen hücrenin girişini antitetik haçlar süslemektedir. İçinde ocak, oturma ve `yatma mekanları ile ışık girmesini sağlayan pencere aralıkları mevcuttur 5.yüzyılda Halep yakınlarında münzevi bir hayat sürdüren Aziz Simeon, mucizeler yarattığı söylentileri çıkınca, halkın aşırı ilgisinden kaçarak önce iki metre yüksekliğinde bir sütun üzerinde daha sonra 15 m. yüksekliğinde bir sütun üzerinde yaşamaya başlar. Aziz Simeon, aşağıya sadece müritlerinin getirdiği az miktarda yiyecek ve içeceği almak için iner. Kapadokyalı keşişler ise bir sütun yerine hazır buldukları peribacalarını oyarak dünyevi hayattan uzaklaşırlar Peribacasını aşağıdan yukarı doğru oyarak 10-15 m. yükseklikte kaya odalarda yaşar, kaya yataklarda yatarlar Kızılvadi Paşabağ dönüşü pansiyona uğruyoruz önce. Nilgün sepetlere doldurmuş şarapları, güzel kesim bardakları. Aldığımız gibi düşüyoruz tekrar yola, Kızılvadi`ye gün batımına. Dağ yolunda bir barikat çıkıyor karşımıza. Giriş 2 milyon diyor kapıdaki devlet, `Best Sunset View Point` yazıyor tabelada. `Neden bu para?` diyorum devlete, diyemiyor `oturabilmen için milyonlarca yıldır orada duran taşa`. Çaresiz ödüyoruz günbatımı seyretmenin parasını devlete. Aşıyoruz barikatı ve son hazırlıklarımızı yapıyoruz, gün batımına yarım saat kala. Sinasos Ürgüp`ün yaklaşık 6 km. güneyinde Sinasos (Mustafapaşa), 20. yüzyılın başlarına kadar Ortodoks Rumların yaşadığı bir kasabasıymış. 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında yapıldığı kabul edilen eski Rum evlerinin nefis bir taş işçiliği var. Kapadokya bölgesi her ne kadar coğrafyası ile ilgi odağı olsada Sinasos buram buram tarih kokan mimarisi ile mutlaka görülmesi gereken bir yerleşim. Kapadokya`da yer alan,Mustafapaşa Kasabası,evleri ve eşsiz jeolojik yapısıyla sanat tarihinde önemli bir rol oynamaktadır.Sinasos kelimesinin kökenine bakacak olursak,kelime olasılıkla Doğu Tanrıları Sın ve Assos`dan kaynaklanmaktadır. M.Ö.2000 li yılların başlangıcında Asurlu Tüccar toplulukları Kapadokya`nın bazı köylerine yerleştiler.M.Ö.700 de bütün bölge Asur eyaleti oldu.Fakat bu pek uzun ömürlü olmayacaktı.Medes Kapadokya`yı hakimiyeti altına aldı.550 de Iranlı Cyrus,Kral Medes`i yendi ve Bütün Anadolu iki yüz elli yıl boyunca Achemenid Pers imparatorluğuna bağlı kaldı. M.Ö 330da Makedonyalı Büyük İskender Pers İmparatorluğunu yıkar ve Kapadokya`ya Yunan egemenliği hakim olur. M.S.15 yılında Sinasos Roma İmparatorluğuna bağlanır. 7nci yüzyıldaki Arap fetihleri Kapadokya`yı bir sınır eyaleti durumuna getirdi. 9.ncu yüzyıldan 11.nci yüzyıla kadar süren dönemde Bizans kontrolu altında kaldı.Daha sonra Selçuklular bölgede egemen güç haline gelir.15.nci Yüzyıldan sonra Osmanlı İmparatorluğu egemen olmuş ve daha sonra Türkiye Cumhuriyetinin topraklarına katılmıştır. 2 Ekim 1924`de mübadele kararından sonra, Sinasos`ta yaşayan Rum halkı Yunanistan`a göç etti. Onlardan kalan evlere aynı şekilde Yunanistan`ın Kuzey Makedonya (Kastoria)bölgesinden getirilen muhacirler yerleştirildi.Gelen muhacirlerin Yerli halkla kaynaşmaları çok kolay olmadı. Dil ve kültür farkı bunun en büyük engellerinden birisini oluşturmaktaydı.Aralarındaki tek ortak bağ aynı dine mensup olmalarıydı.İki toplum arasındaki evlenmeler de ancak 1970li yılların başlarında olabilmiştir. 1966`da Köy ihtiyar heyeti kararıyla belde Mustafapaşa ismini almış olup,aynı yıl köye elektrik getırilmiştir. Hastane Manastırı Ulaşılması zor bu manastıra mutlaka Besra ile gitmelisiniz. Bu mekanda söylediği bir arya hepimizin tüylerini diken diken yaptı.