floranatolica
 
Ara Üye girişi DDbtn
-

7 Günde Orta Avrupa - 3. Gün(2.bölüm)

Yelda Kovuk, 2010

Viyana / Avusturya

Orta Avrupa turumuzun 3. gününde Budapeşte'den başlayan yolculuğumuz,Bratislava'da verdiğimiz kısa bir molanın ardından ,Avusturya'nın başkenti Viyana'da son buluyor.
Avusturya´nın başkenti Viyana(Wien); Birleşmiş Milletlerin 4 başkentinden biri. Klasik müziğin, enerjinin, finans kuruluşlarının, bankaların da başkenti ya da diğer değişle ülkenin ekonomik, politik, sanatsal ve entelektüel merkezi ve en büyük şehri. Ülkenin 9 eyaletinden yüzölçümü bakımından en küçüğü, ama en kalabalık şehri. Avusturya toplam nüfusunun yaklaşık 1/5 i Viyana da ve yabancı nüfusu yüksek. Orta Avrupa turumuzla başlayan Tuna nehri ile beraberliğimiz bu şehirde de devam ediyor. Ama diğer şehirlerde ki gibi tek parça değil Viyana´da Tuna. Kanal sistemi var. Viyana park -bahçe yönünden çok zengin. Şehrin yaklaşık %30 unu kaplıyorlarmış. Eski tarihlerde parklar aristokratlar için yapılırmış. 19. yy ın ikinci yarısında halk için yapılan ilk park, Viyana´ da ki Stadtpark. Viyana´nın simgelerinden biri dönmedolap ´Giant Ferris whell (Riesenrad)´ in bulunduğu park Prater de görülecek yerler arasında. Avrupanın ilk dönmedolabı, 1896 yılında Habsburg hanedanlığının ünlü hükümdarlarından Franz Joseph`in hükümdarlığının 50. yılı için yapılmış. Prater, Viyana´nın Leopolstadt (2. Bölge) bölgesinde. Viyana, isim ve numaralarla tanımlanan 23 bölgeden oluşuyor. Budapeşte-Bratislava rotasından geldiğimiz Viyana´nın girişinde büyük tanklar dikkat çekiyor. Bu tanklar eski gaz tanklarıymış ve yerleşim yeri olarak restore edilmiş. İlk durağımız `Hundertwasser Evi´, Viyana´nın 3. Bölgesinde. Otobüsden indiğimiz yerde hediyelik eşya satan bir dükkanda, rehberimiz Avusturya`da kanguru yoktur yazılı tişörtleri gösteriyor. Turistlerin çoğu kangru sorunca, eğlenceli bir çözüm bulmuşlar. Hundertwasser Evi´ nin bulunduğu sokağa girince bir renk cümbüşünün içine düşüyorsunuz adeta. Hundertwasser Evi çok sevimli bir apartman, daha doğrusu toplu konut. 1983-1986 yılları arasında yapılmış. Tasarımı Avusturyalı sanatçı Friedensreich. Mimarı ise Prof. Joseph Krawina. Binada 52 daire, 4 ofis, 16 özel teras ve 3 ortak teras ve 250 ağaç ve çalı varmış. Çatılar toprak ve çimlerle kaplı, ağaçlar odalarda yetişiyor, dalları ise pencerelerden çıkıyor. Hundert Wasser´e göre doğadan kopmamanın yolu onu taklit etmektir. Doğada simetri yoktur. Simetri ateizme götürür diyor ve asimetriyi savunuyor. Gerçekten bu ev doğayla içiçe ve asimetrik bir yapısı var. Evin karşısında ise bir pasaja giriyoruz. Bu pasajın mimarisi de bu evle uyumlu. Hatta pasajda ki jetonla girilen tuvaletin dizaynı bile cıvıl cıvıl. Bu masal evinden ayrılıp, tarihin içine giriyoruz. Schönbrunn Sarayında dolaşırken insan kendini imparatorluk döneminde yaşıyormuş gibi hissediyor. Kabarık kıyafetli kadınlar, peruklu erkekler çıkacakmış gibi. Saray Avusturya´nın en önemli kültürel ve tarihi anıtlarından biri. Geniş barok tarzı bahçesi, önemli tarihi geçmişi, görkemli yapısı ve 1752 de kurulan dünyanın en eski hayvanat bahçesi ile adını 1996 da, Unesco Dünya Miras Listesine yazdırmış. Habsburg hanedanının yazlık saray olarak kullandığı yapı, Avrupa´nın en güzel barok sarayı. Versay sarayına rakip olarak yapılmış. 1441 odalı bu sarayın adı, Schönbrunn `Güzel çeşme´ demekmiş. Rivayete göre İmparator Matthias araziyi av için kullanıyormuş. Yine bir av partisinde karşılaştığı çeşmenin güzelliğinden alıyormuş saray adını. Sarayın çok büyük bir bahçesi var. Simetrik peyzaj, mitolojik heykeller, labirent bitkileriyle bu barok bahçesinde 200 bahçıvan çalışıyormuş. Bahçede sarayın merkez hizasında Neptün çeşmesi ve Zafer takı var. Avusturya´nın ünlü imparatoriçelerinden Maria Theresia akşam çaylarını zafer takı altında içermiş. Habsburg hanedanının, devlet yönetiminde bulunan tek imparatoriçesi Maria Theresia, 40 yıl hükümdarlıkta kalmış. 16 çocuğundan biri de, Fransız devriminde giyotinle idam edilen Fransa kraliçesi Maria Antionette. Ünlü hükümdar Franz Joseph, karısı Bavyeralı Elizabeth (Sisi) ile son yıllarını bu sarayda geçirmiş. Ölümünden 2 yıl sonra Avusturya Cumhuriyeti kurulmuş. Viyana`da dolaşırken 2 isimle çok sık karşılaşıyorsunuz. Sisi ve Mozart. Sisi daha önce de söylediğim gibi Franz Joseph`in karısı. Sisi uzun saçları ile ve kilo takıntısı ile ünlüymüş. Güzel, soylu ama mutsuz, başkaldıran, asi, halkla iç içe bir kadınmış. Sisi`yi belki duymamışsınızdır ama Mozart`ı bilmeyen yoktur herhalde. Şehrin bir çok yerinde bu iki ünlü kişinin resimleriyle süslenmiş hatıra eşya ve çikolataları satan dükkanlar var. Şehrin merkezi 1. bölge InnereStad, Ring olarak adlandırılıyor. Böyle söylenmesinin sebebi çember şeklinde bir bulvar olması. 19. yüzyıla kadar bu bölgede surlar, burçlar yükseliyormuş. Bu yapılar yıkılınca ortaya büyük bir boşluk, bulvar çıkmış. Bu büyük bulvarı çevreleyen muhteşem şehir ise sonraki yıllarda oluşmuş. Ring üzerinde İmparatorluk sarayı, parlemento, opera binası, Güzel sanatlar müzesi ilk dikkat çeken yerler. Parlemento, klasik Yunan mimarisi ile yapılmış. Opera binası ise Ring`te yapılan ilk bina. En önemli yapı ise Hofburg İmparatorluk Sarayı, 1918 e kadar imparatorluğun merkezi, kışlık saray olarak kullandıkları bir mekan. Şu an içinde 2 düzine kadar müze barındırıyor. Sisi müzesi, Doğa tarihi müzesi, Gümüş kolleksiyonu en rağbet gören yerler. Saraya ve müzeye yürüme mesafesinde ki meydan Stephansplatz (Aziz Stephan ) ise Viyana`nın en kalabalık yerlerinden biri. Trafiğe kapalı, kafelerin bolca bulunduğu bu meydan alışveriş mekanı 2 cadde, Kärntner Strasse ve Graben, ile kesişiyor. Meydanda gezerken Stephandom katedrali, kulesi, büyük çanı ve renkli seramik çatısıyla karşılıyor sizi. Avusturya`nın sembollerinden biri olan bu katedral 1147 yılında yapılmış ve yıllarca Avrupa`nın en yüksek yapısı ünvanını 137 metrelik kule yüksekliği ile elinde tutmuş. Viyana`nın kalbi deniyor katedrale. Meydanda dolaşırken orta çağ kıyafetleri içinde, klasik müzik konser bileti satan satıcılarla karşılaşabilirsiniz. Viyana, tarihi ve müzikle anıldığı kadar şinitzeli ve tatlılarıyla da meşhurmuş. Tatma zevkine erişemedik ama rehberimizden tatlıların adını ve neye benzediğini öğrendik. Sachertorte bir çeşit ıslak kekmiş. Çikolata ve kayısı marmelatı kullanılıyormuş yapımında. Yıllarca dava konusu olmuş bu tatlı, iki pastane arasında. Patenti, Kärntner Strasse üzerinde ki Sacher `e aitmiş, davayı Sacher kazanmış. Bir de applestrudel varmış. Bu da elmadan yapılan bir tatlıymış. Viyana caddelerinde gezerken gördüğümüz poşetler, öğreniyoruz ki gazete içinmiş. İçinden gazete alıp, parasını da yanındaki kutuya atıyormuşsun. Tamamen dürüstlük üzerine kurulmuş bir sistem, imrenmedim desem yalan olur. Viyana`da dikkat çeken diğer şey ise bisiklet yolları. Belediye halkın kullanımı için çeşitli yerlere bisiklet koymuş. Bir süre sonra bisikletler başka şehirlerde çıkmaya başlayınca bir çözüm bulmuşlar. Kullanmak bedava ama kişinin kredi kartını, bisiklet geri dönünceye kadar bloke ediyorlarmış. Bu bisikletler mor ve sarı renkteymiş. Viyana bir günde gezilecek bir yer değil. Anlattığım yerleri ancak dışarıdan görebiliyorsunuz 1 günde.Bence 3-4 gün kalmak lazım Viyana`da.
Viyana'da metro ile rahat bir şekilde gezebilirsiniz.Metro biletlerini istasyon girişlerinde ki makinalardan alabilirsiniz. 1.80 ? luk bilet tek yönlü,aktarmalı olarak kullanılabiliyor.Bundan başka saatlik biletlerde var(24 saat,72 saat )Kondüktör sistemi var.Biletinizi almadan ve basmadan binmeyin.İyi gezintiler...