floranatolica
 
Ara Üye girişi DDbtn
-

7 Günde Orta Avrupa - 5. Gün

Yelda Kovuk, 2010

Prag / Çek Cumhuriyeti

1918 yılında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu´nun çökmesiyle kurulan Çekoslavakya, 1993 de Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olmak üzere ikiye bölündü. 2004 yılında AB üyeliğine alınan Çek Cumhuriyeti´nin nüfusunun yaklaşık 1/5 i, Avrupa´nın en çok turist çeken şehirlerinden birisi olan ve altın şehir, 100 kuleli şehir, Avrupa nın kalbi, masal şehri gibi bir çok isimle anılan, başkent Prag´da.
Buram buram tarih kokan, romantizm, hüzün ve neşeyi içinde barındıran sokakları, görkemli ortaçağ yapıları ile insanı büyüleyen, Avrupa´nın sihirli başkenti PRAG (Prague) ın geçmişte adı Zlata Praha imiş. Takma ismi Altın Şehir de buradan geliyor sanırım. Çekoslavakça da Zlata altın demekmiş. Şehir Bohemya´nın merkezine, Elbe´nin bir kolu olan Vlavata nehrinin kıyısına kurulmuş. Vlavata, Orta Avrupa turumuzda buraya kadar bize eşlik eden Tuna gibi haşmetli değil, ama şehre hayat veriyor ve şehri ikiye bölüyor. Ama gerçekte 5 bölgeden oluşuyor şehir. Stare Mesto (eski şehir), Nove Mesto (yeni şehir), Mala Strana (küçük mahalle), Josefov (yahudi mahallesi), Hradcany (kale bölgesi). Panaromik şehir turumuz yürüyerek yaklaşık 2, 5 saat sürüyor. Kale bölgesinden başlayan tur bittiğinde 4 bölgesini görmüş olduk büyüleyici Prag şehrinin. Kale Hradcany tepesine üstüne kurulmuş. Yapımına 9. yy da başlanmış ve sürekli yapılan eklemelerle günümüze ulaşmış. Bu nedenle her dönemim mimari akım özelliklerini taşıyor kale ve dünyanın en büyük antik kalesi olarak Guiness rekorlar kitabına girmiş. 70000m2 alan üzerine kurulan kale içinde birçok yapıyı barındırıyor. 3 avludan oluşan bölgenin en dikkat çeken yapısı Aziz Vitus katedrali. Katedralin yapımına 4. Karl zamanında, 1344 başlanmış, ancak 1929 yılında bitirilmiş. Vitraylarıyla ünlü gotik stilinin mükemmel örneği bu katedral, bir Katolik kilisesi. Katedralin ana girişinde kapısının üzerinde İsa`nın `Last Judgement` (Son Karar) mozaiği bulunuyor. Mozaik 3 bölüm. Ortada Hz. İsa, sağında Meryem Ana, solunda ise Hz. Yahya figürleri bulunuyor. Katedral dışında, kale bölgesinde Başpiskoposluk sarayı, Kraliyet Sarayı, Kafka´ nın bir dönem yaşadığı Simyacılar Sokağı, Oyuncak Müzesi, Schwarzenberg Sarayı, St. George Bazilikası görülecek yerler arasında. Kalenin güneyindeki küçük mahalleye merdivenlerden iniliyor. Merdivenlerin başlangıcında ki surlardan ve merdivenlerden Prag manzarası mükemmel ötesi. Şehrin bir diğer takma ismi de 100 kuleli şehirmiş ve niye böyle söylendiği anlaşılıyor buradan bakınca şehre. Merdivenlerden inip küçük mahalleyi eski şehre bağlayan, şehrin sembolu olarak tanınan meşhur Karl Köprüsü (Karel ya da Charles Köprüsü) ´ne doğru ilerliyoruz. Köprünün inşası 1357 yılında 4. Karl`ın himayesinde başlamış, 15 yy başlarında tamamlanmış. Köprü üzerinde 30 heykel var. Bu heykeller 18 yy da barok tarzı ile yapılmış, ancak şu an köprüde bulunan bu heykeller orijinal değilmiş, gerçekleri müzede sergileniyormuş. Heykellerden bir tanesinde Osmanlı figürü var. Bu heykel Trinitaryum tarikatını anlatıyormuş. Bu tarikatın amacı esir düşen Hristiyanları kurtarmakmış. Osmanlı figürü ise esir tacirini, Hıristiyan karşıtlığını simgeliyormuş. Köprü üzerinde ki en ilgi çeken heykel ise Aziz Nepomuk heykeli. İnanışa göre heykele dokunanların dileği gerçek oluyormuş. Köprü daha önce burada bulunan, Vlavata üzerinde ki ilk taş köprü olan ve selle yıkılan Judith köprüsünün yerine yapılmış. Bir tanesi bu köprüden kalan 3 tane de kule var köprüde. 2 tanesi Küçük mahalle tarafında ve küçük olan Judith köprüsünden kalan kule. Bu iki kule küçük mahalleye giriş kapısı. Üçüncü kule ise Eski şehir tarafında. Bu köprü de sele maruz kalmış ama, sağlam kalmış olmasını harcına yumurta akı karıştırılmış olmasıymış. Köprü trafiğe kapalı. Doyumsuz manzarayı seyredip, yürüyerek köprüden geçerken Çek müzisyenler ve sanatçılar da bize eşlik ekliyor. Köprüden geçip, Kraliyet yolu (Kralovska cesta) Karlova`yı takip ederek Eski şehir meydanına ulaştık. Meydan tam bir panayır yeri gibi. Sanki bütün turistler burada buluşmuş. Meydana girer girmez, 80 metre yüksekliğindeki kuleleriyle Tin Kilisesi ve ilginiç görüntüsü ile Astronomik saat dikkat çekiyor. Saat 1490 yılında Hanuş usta tarafından yapılmış. Aynı saatten bir daha yapmaması için gözüne mil çekip kör etmişler ustayı. Hanuş usta da mekanizmasını bozmuş saatin. Tabii bu bir efsane. 1961 yılında ele geçen eski bir belgeye göre saat, astronom ve Charles Üniversitesi profesörü Jan Sindel ile işbirliği kurarak Mikulas Kadan tarafından 1410 yılında yapılmış. Astronomik Saat Taborsky Jan tarafından 16 yy da geliştirilmiş ama düzensiz ve hatalı çalışınca 1780`lerde tasfiye edilmiş. 1865 yılında Josef Manes tarafından modernize edilmiş. Saat Güneş, Ay ve Dünya`nın konumunu, burçları ve ssati gösterirken, her saat başı gongun çalması ile başlayan bir gösteri gerçekleşiyor. Turistler büyük bir merakla bekliyor bu gösteriyi. 2 pencere açılıyor, İsa`nın 12 havarisi geçiyor ve horozun ötmesi ile gösteri bitiyor. Kule üzerinde 4 adet kukla var. İskelet ölümü, aynaya bakan kibir ve kendini beğenmişliği, elinde altın torbası olan cimriliği, açgözlülüğü, Türk figürü de gece hayatına ve şehvete düşkünlüğü simgeliyormuş. Bunlar hareketli. Bir de hareket etmeyen 4 heykel var. Astronom, tarihçi, filozof ve melek. Bu 8 figür insan hayatında ki iyiler ve kötüler. Meydanda ki anıt ise dinbilimci ve Çek kahramanı Jan Huss anısına, ölümünün 500. yılında yapılmış. Trajik bir ölümü var Jan Huss`un, engizisyon mahkemesince dinsizlikle suçlanıp, kazıkta yakılmış. Eski şehirin görülmesi gereken diğer yapıları Tin kilisesi, St. Nicholos Kilisesi, barut kulesi (Powder Tower). Meydandan Paris caddesine doğru ilerliyoruz. Bu cadde lüks mağazaların bulunduğu bir cadde. Solumuz da ise cadde ile Vlavata nehri arasında Yahudi mahallesi, Josefov. Aslında bu bölge Eski şehirin bir parçası. Buradaki müze ve sinagoglar ise kombine bir turla gezilebiliyormuş. Paris caddesinden ilelerleyip Vlavata üzerinde ki başka bir köprüye (Cechuv) ulaşıyoruz. Bu köprüden geçip otobüsümüze biniyoruz ve akşam tekrar gelmek üzere otelimize gidiyoruz. Akşam programında Cechuv köprüsü yakınlarında kalkan teknelerle Vlavata turu yapacağız. Bu tekne gezisi, ekstra tur olarak katılacağınız bir gezi. Gezi açık büfe, yemekli. 4 kişilik küçük masalarda sığmaya çalışarak, çok da zengin olmayan bir yemek ve canlı akordiyon müziği eşliğinde yapılan bir tekne gezisi. Budapeşte`de ki görkemli ışıklandırma olmadığı gibi, saatlerce yerimizde saydık. Sebebi ise kanal trafiği. Nehir üzerindeki bentler var ve buradan geçiş bentler arasındaki su seviyesini ayarlayarak sağlanıyor. Bu durumda size sıra gelmesini bekliyorsunuz. Gezinin tek kayda değer yanı bu kanal sistemini görmek olsa gerek.
Hediyelik eşya alabileceğiniz kristal mağazaları, kukla dükkanları, hatıra eşya ve tişört satan mağazalar, Kraliyet yolu ve eski şehir arasında çoğunlukta. Ancak; Macaristan gibi henüz Euro ya geçilmemiş, ama Euro da kabul ediyorlar çoğunlukla. Bozduracağınız miktara göre kaç kron alacağınız da değişiyor. Şehirde döviz büroları var ama eğer hediyelik eşya almak istiyorsanız Karlovy Vory de gezi planınızda ise bekleyin derim. Orada hem hediyelik eşya daha ucuz, hem de kur daha yüksek.