floranatolica
 
Ara Üye girişi DDbtn
-

Marmara Tavafı

Mertol Kip, 2011

Marmara / Türkiye

Scooter ile marmara denizinin etrafını dolaşmak? Neden olmasın?
Evet sonunda suyunu çıkarttık. Kel (Turgay) kardeşimle beraber Tekirdağ`a köfte yemeğe gidecektik. Daha giderken zaten action başladı desem yeridir. Silivri civarlarında bir yerden benzin aldık falan yola devam ederken baktık yol Marmara Ereğlisi civarında durmuş. Aradan dereden geçip öne geldiğimizde cenderme amcaların yolu kesmiş olduğunu keşfettik. Doğal gaz taşıyan bir TIR devrildiği için yolu kapatmışlar. Uzman cavuş amca anlayışlıydı (birazda başka birşey) siz geçin dedi. Bizde geçtik devam ediyorduk ki biraz ileride bu sefer Policeman amca yolu kesmişti. O biraz daha akıllı çıktı ve bizi salmadı. Kafa bir elemandı üstelik. Arkanı dönmüş ol biz o arada geçmiş olalım falan dedik ama yemedi. : ) Yolun bilmem kaç km öteden kesilmesinin nedeni gaz dolu TIR ın patlama ihtimali. Az akıllı jandarma uzman çavuşun bize yol vememesi gerekirdi. Verdi. Dolayısı ile amca yolun neden kesildiğini bilem anlayamamış. E ikincisi işini bilmeden de olsa doğru yaptığı için akıllıydı. Gerçi doğru yapmasının nedeni bilinçli olması değil komser amcanın açık ve net bir şekilde verdiği emri uygulamasıydı ama olsun. Sonuçta emre itaat eden bir memurdu.. Neyse 5-10 dakika orada oyalandıktan sonra geri döndük ve tarlanın birindeki traktör izi kılıklı bir patikadan polis amcayı bypass edip kazanın olduğu yerin hemen yanına çıkabilmeyi başardık. Böylelikle scooter lar ile enduroculuk bilem oynamış olduk.. : ) Rota şuydu Bu badireyi atlatıp kendimizi ekrar yola vurduk. Tekirdağa varınca kendimize esnaf lokantası bulup köfte yedik. Bence gayet lezzetliydi Turgay amca ne der bilemem.. Yakınlaştık nasılsa deyip çocukluğumun geçtiği Gelibolu`ya doğru açtık gazı bu sefer. Tekirdağ`dan çıkmadan önce yüce rehber tomtom amcaya en kısa yoldan bize bir Gelibolu rotası çekmesini rica ettim. Amca sağolsun beni kırmadı ve bilimum köy yolunu kullanmak kaydı ile gidebileceğimiz en kısa yoldan bir rota çizdi bize.. Çizdi çizdi de, köy yolu epey bir renkliydi. Kuzular, keçiler falan derken ortalarda bir yerde bir çoban köpeği ile karşılaştık. Köpek mi deseeem su da çekmiş beygirmi deseeem ne desem bilemem. Hayvan ciddi iriydi. Bir yandan düşünüyorum, bu salak hayvan tipimizi beğenmeyip bize koşarsa ne yapacaz diye, zira üstümüze falan atlasa hiç şansımız yok bizi devirirdi, öte yandan kendime alternatif bir kaçış yolu bulmaya çalışıyorum aklımca.. Eşşek kadar köpekten nasıl bir alternatifle kaçabileceğim aklıma gelmedi tabi.. Tırstım. Ama harbi tırstım.. : ) Allah`tan hayvan bizi uğraşmaya değer bir hedef olarak görmedi herhalde ki kafayı çevirip bir baktı ve sonra gene işine devam etti.. Köy yollarından devam ede ede Şarköy`e vardık. Oradan da bir benzin aldıktan sonra Gelibolu `ya doğru devam.. Ortaköy civarıdna bir yerlerden anayola çıkarttı bizi yüce Tomtom hazretleri. Neyse Gelibolu`ya gittikten sonra ilk iş eski evimize çocukluğumun geçtiği mahalleye gittim. Pek bir şey değişmemiş. Lojman hala duruyor. Yanındaki kütüphaneyi meslek yüksekokulu yapmışlar. Fener aynı fener. Sağına soluna birşeyler eklenmiş ve zemin kaplanmış. Çocukluğumdaki üzerinde uçurtma uçurduğumuz toprak zemin yok artık. Fener`den hamzakoy böyle gözüküyor... Fenerin hemen yanında 80 li yılların başında adeta katledercesine `restore` edilen namazgah Bu ibadethaneyi çok iyi hatırlıyorum. Harap vaziyetteydi. Vaktiyle İskender Bey tarafından sefere çıkan Azepler için yaptırılmışmış. (Son cümle aşırılma bilgi. Azep nedir Kezzap nedir bilmem. Ben ketçap bilirim. : ) ) Aklı evvelin birisi buranın restore edilmesine karar vermiş. O zamanlarda etrafta dağılmış vaziyette bulunan bu yapıyı restore ettiler. Daha doğrusu katlettiler. Bulamadıkları mermerlerin yerine beton falan yaptılar (ki hala öyle duruyor) Mermerleri üstü üste koyarken araya harç falan yaptılar. Restorasyondan çok katliam olmuştu. Şimdi işi bir adım daha öne alıp yere hamam mermeri döşemişler. Tebrikler.. 600 yıllık bir yapının içine böyle edilir. Namazgahın hemen arkasına Gelibolu yazısı eklenmiş. Boğazdan gelip geçenler görebilsin diye. 30 sene önce yoktu böyle şeyler.. Benden onun hemen arkasından bu fotoğrafı çektim. Çanakkale boğasının görünüşü.. Derken baktık saat geç olmuş. Bu saatten sonra dönmeye kalksak gecenin bir yarısı ancak evde olabileceğiz. Ne yapalım ne yapalım, hadi dedik Akçay`a gidip bu geceyi orada geçirelim. Ertesi gün sabah döneriz. Evdeki gestapo bu duruma pek sevinmedi tabi. HALT! komutu ile birlikte ultimatomu yedik. Birkez daha tırstım.. Kadın milleti belli mi olur.. Rüşvet olarak teklif ettiğim iphone4 bile hışmından kurtulmama yetmedi.. Neyse.. Serde var arnavut kanı. Elbet dönecek değiliz. Devam.. : ) Neyse gene vurduk kendimizi yollara. Eceabata gittik. Devletimin işlettiği arabalı vapur sadece saat başlarında kalkarmış. Biz vardığımızda 17:15 falandı galiba.. E 45 dakika beklemek olacak iş değil. Hadi Kilitbahir e dedik ve tekrar yola düştük. Eceabat - Kilitbahir arası yolu kesinlikle bir kez geçin. Süper bir yol. Bu ülkeden değil.. Hala nasıl öyle bakir kalabildi bilmiyorum. Sağ tarafınız orman, sol tarafınız deniz. Asfalt kalitesi gayet güzel. Kilitbahirden 15 dakikada bir arabalı vapurumsu birşeyler kalkıyor. Mesafe daha yakın olduğu içinde 10-15 dakikada falan Çanakkalede oluyorsunuz. Bizde bindik bir tanesine ve geçtik karşıya. Motosiklet 4 lira. Vapurdan Çanakkale`nin görünüşü Höööyyyt. Titre ve kendine gel.. Dingonun ahırı değil burası Martılar martılar. O günkü rızıklarını gemiden atılacak ekmek kırıntılarına bel bağlamışlar. Bu hayvancıklarıda kendimize benzettik. Balık avlamayı unutturduk... Kilitbahir kalesi. Çanakkale`de vapurdan indikten sonra hiç vakit kaybetmeden gene yola koyulduk. İlk hedefimiz Akçay. İleri! Ama olmazki. Ezinede benzin lambası yanmaya başladı. Bu scooter ın deposuda çok ufak ya.. Durup gene doldurduk depoyu. Allahtan 35 liraya doluyor.. Bittiğini görünce moral bozulsada 35 liraya yırtınca keyfi yerine geliyor insanın. : ) Ve Ayvacık yokuşlarından inmeye başladığımızda hava kararmıştı artık. O ünlü tepede durup Küçükkuyunun bir fotoğrafını çekmeye çalıştım ama becerememişim.. Zaten gece fotoğrafları konusunda beceriksizliğimin sınırlarını zorluyorum. Kabul ediyorum. Gece fotoğrafı çekmeyi be ce re mi yo rum. Cumartesi gecesi Akçay`da geçirdik. İyi uyudum.. İtiraf etmek istemesemde yorulmuşum galiba.. : ) Ertesi gün ekenden kalkıp yola çıkacaktık güyaki gestapo bizi buraya göndermesin. Ama nerdeee. Saati 8 e kurmuştum. Netekim uyandım da.. Ama kahvaltıydı hava filitresinin değişmesiydi derken saati 9 ettik. Sonrada yola çıktık. Önce Edremit`e gittik. Annanemin elini öptüm. Sonra gidip Kel kardeşime höşmerim aldık. Ve çıktık Balıkesir istikametinde yola. Ama o kadar kolay olmadı. Benim motorun harareti yükseldi. Hık mık derken düşmedi şeref fukarası. Benzinlikte durup başladık kurcalanmaya. Durduk bir benzinlikte. Motorun önünü komple söktük. Yok. Düşmüyor. Su kapağını açtık, içinde gram su yok. Tabi Mertol akıllısı aldığından beri hiç açıp bakmadı ki.. Su varmı yokmu hiçbir fikrim yoktu. Daha doğrusu ilk aldığımda baktım diye hatırlıyorum ama emin değilim. Neyse. Su ekledik, ama hala düşmüyor hararet.. İlginç.. Dağın başındayız bu arada... : ) Fan falan da çalışmıyor müşürmü bozuldu acaba falan derken radyatöre bir bakayım dedim. Şok şok şok!!! Radyatör buz gibi.. Hoppalaa.. Demekki motorun hararet sorunu yok ya da termostatı bozuk derken, eski dededen kalma yöntemle göstergeyi kaba kuvvet ile tehtid edince biraz tırstı gibi oldu ama hala kıvamında değil. Eh nus ile uslanmayanın hakkı tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir noktasından yola çıkıp iki tane çakınca hararet göstergesinin ibresi düştü.. Gösterge takılmış meğersem.. Tabi hazır sökmüşken şu far yükseklik ayarının sorununu çözelimde bir daha sök tak işi olmasın deyince iş uzadı ve 1-1.5 saat kadar zaman kaybettik. Geliyor postal sesleri. Almancamı öğrensem? Ulen bizde sünnetliyiz gestapo bizi yahudi sanıp ateşlere atmasın?? Bunun adı yusuf.. : ) Neyse hararet sorunun çözdükten sonra gene vurduk kendimizi yollara.. Biz vurduk ta yol bizim kadar iyi niyetli değil. Yolda gazlamış gidiyorum, bi baktım bizim kel aynada yok. Ahanda bi halt oldu adama dedim. Çektim kenarda bekliyorum. Hani ihtiyar ya arkadaş, gelir falan. Ne gelen var ne soran. Beyaz bir fiestalı amca yavaşlayıp birşeyler söyledide, kafada kask kulakta tıpa olunca bi halt anlamadım ne dediğinden. Döndüm geri gidiyorum.. Ahanda kel emniyet şeridinde durmuş bekliyor. Oh.. Derin nefes aldım. Amca birşeyler homurdanınca düştü diye tırsmıştım. Süratliydik zira. Meğer düşmemiş, lastiği patlamış. Bir Turgay klasiği. Bu ikinci oluyor. Daha önce Kerpe`ye giderkende lastiği patlamıştı. fitil attırmıştık lastikcide. Bu seferde o fitil sizlere ömür. E gene dağ başındayız? Neyse bir vida bulduk. Lastiğe onu vidalayıp, lastik tamir köpüğünü sıkıp şişirdik. Hesapta!!! Kel önde ben arkada önlü arkalı gidiyoruz. Kel`in lastikten köpük fışkırıyor. Bizim civata deliği kapatmaya yetmedi.. Değirmenboğazı rampalarını öyle indik. Lastiğin patlayıp Keltronik kardeşimin debelendiği yer.. Neyseki Demirkapı da lastikci amca açıkmış. Bizim vidayı söküp bir fitilde orada attırdık. Benim kız bile son üç beş senedir bu kadar fitil yemedi.. : ) Kel sırasını birkez daha savmıştı.. Durmak yok yola devam. Susurluk Karacabey arasında bir yerlerde ingiliz plakalı TIR amcanın sağ tarafından emniyet şeridinden geçeyim dedim. Angutluk işte. Tamamen benim eşşekliğim. Bu insan siluhetindeki öküz(namı diğer TIR şoförü) (daha fazlasını burada yazmak istemiyorum. Ama tahmin etmişsinizdir zaten) Benim emniyetten yardırdığımı görünce başladı yolu kapatmaya. Ben o an yanındayım bu hayvanoğlu hayvanın. Beni yoldan atacak. Sağa baktım su kanalı var. Oraya düşersem en iyimser tahmin bir kaç kemiğim kırılır. Ancak kuvvetle muhtemel cama yapışmış sinek gibi geberirim (hızım 100 civarı. Belki biraz üstü) , o hayvanda hiçbirşey olmamış gibi yoluna devam eder. Görmedi değil, gördü, çünkü aynadan bana bakıyor. Ben bir yandan kornaya asılıyorum bir yandan frenlere. E yolun kenarındayım. Hayatınmı kenarındayım deseydim bilemiyorum. Teker ile su kanalı arasında boşluk kalmadı kaçabileceğim. Lavuk yolu tamamen kapattı ve kapatmaya da devam ediyor. Önce benim sol kol sürttü. Kolu içeri aldım hemen. ama aynayı kaptırdık. Ben frene asıldığım için hızım bu öküz evladının kullandığı TIR ın hızının altına indi.. Aynanın dorseye sürte sürte kırılıp parçalanması hala gözümün önünde.. Allah belasını versin. Neyse ki dorsenin sonu geldi ve bende paçayı kurtardım. İyikadın çocuğuda hiçbirşey olmamış gibi yoluna devam etti. Geçtim soluna senin ananı avradını diye sövüyorum, baktı ve gülümsedi sadece.. O an cebimde silah falan olsa çeker vururdum herhalde... Bastım geçtim bu hayvanı. Möt kadar scooter ile koca tırın önüne geçip durduracak halim yok. Nasılsa ileride bir polis çevirmesi falan vardır, orada şikayet eder indirip bir güzel pataklarım diye düşünüyorum. İşine yaramayacağı zaman her dakika önünde GBT yapan polis ortalıkta yok. Kardeşim Bursa`ya gelecez neredeyse, hala yok. Len hani radar? Yok.. Hepsi pazar tatilinde siesta yapıyor.. Ama Allah o tırcının belasını tez vakitte verecek inşallah. Bu kadar beddua ediyorum ona. Cana kıyacak öküz.. Tamam benimkide eşşeklikte ölmeyi hakedecek bir eşşeklikte değil yani. Neyse.. Verilmiş sadakamız varmış. Karacabey`i geçtikten sonra bir benzinlikte durup su falan içtim. Adrenalinin dibine vurduk tabi. Stres diz boyu.. Yusuf bir yandan, stres diğer yandan veriyorlar ayarı tüm vücuduma.. Bende bunlar beni kesmez bari birde buna redbull ekleyeyimde tam olsun dedim.. : ) Ama hala sinirliyim. Sayıp sövüyorum.. Aynamı ? Ahanda böyle.. Aslında böyle de değildi. Ayrılmamıştı kasasından. Kırılışı hala gözümde.. O sesler falan acayip birşeydi.. Ben yolda giderken dağılıpta yüzüme falan gelir diye söküp attım. Gene açtık gazı devam.. Neyseki yolun bundan sonraki kısmında action olmadı, kazasız belası ve sol aynasız (aynasızlık çok zormuş) Topcular`a geldik. Arada Orhangazide durup kızıma kestane şekeri, kelgiller ailesine de zeytin falan aldık. Topculardan vapurla Eksihisar`a (motosiklet 8 lira) oradan da eve.. Kara göründüüüüüüüüü Kırk yılın başında birde olsa kafam çalıştı. Karıma çiçek aldım. Biraz nazlandı falan ama beni Auschwitz`e göndermedi.. Şimdilik!! Anlayışı için tekrar teşekkürler (çok yalaka gördüm kendimi : ) ) Her km si maceralı bir yolculuktu. Ama bir o kadarda keyifliydi. Kendimi özgür hissettim. Çok uzun zamandır bu kadar tırsmamıştım. Adrenalin ve stres birçok kez tavan yaptı. Ama yaşadığımı hissettim. Yolculuktan alınacak ders, kaşınmayıp adam gibi yoldan gideceksin.
Metinde argo olabilir, zira birçok yerde paylaştım. Okuyucular rahatsız olduysa kusura bakmasın lütfen.