floranatolica
 
Ara Üye girişi DDbtn
-

Bizim Viyanamız

Figen Balamur Uğur, 2013

Viyana / Avusturya

Günlük tefrika: 1.gün , 2.gün , 3.gün , 4.gün , 5.gün , 6.gün , 7.gün
22 Haziran 2013 günlük güneşlik bir pazar günü, Gamze liderliğinde Viyana keşfine başladık. Gezilecek yerler, öncelikle birinci bölge kaldığımız eve (Gamze´nin evi) çok yakın, yürüyerek 10 dakikalık bir mesafe. Çok güzel ara sokaklardan yürüyerek bir haftalık tatilimiz boyunca her yere gitmek için otobüsten inip metroya; metrodan inip otobüse bindiğimiz Karlsplatz a ulaştık. Bu meydandaki Gotik tarzı kilise Karls Kirsche ilk ziyaret durağımız oldu. Kilisenin önünde bu konser için bilet satan, o dönemin kıyafetlerini giymiş saçları peruklu, Defne´nin tabiri ile `Mozartlar´ı görünce, gelmişken bir filarmoni konserine gitmek güzel olur diye düşündük. O tarihte Viyana filarmoninin konseri yoktu. Turistler için devamlı olan bir Mozart konseri için 26 Haziran akşamına biletlerimizi aldık. Biraz turistik olsa da filarmoni orkestrasının çaldığı muhteşem salonda oluyor. Karsplatz´dan dünyaca ünlü meydan Stephansplatz´a ilerlerken ilk kahve molamızı Galeri Albertina nın karşısında yer alan Mozart Cafe´de verdik. Viyana´lıların meşhur kahvesi Melange ile burada tanıştık. Sütlü yumuşak bir kahve. Çocuklar dondurmaları denedi. Hepimiz ilk tecrübeden memnun kaldık. Tüm zamanların en ihtişamlı, en aristokrat kentindesiniz demişlerdi doğruymuş, Mozart´ın ezgileri kulaklarımızda, zamana meydan okuyan görkemli saraylarla çevrili caddelerde kahvenin karşı konulmaz leziz kokusu burnumuzda gezmeye başladık. Bence de gerçekten vals gibi Viyana; hem coşkulu, hem de hüzünlü. Biz de kenti bir Viyanalı gibi yaşama şansına sahibiz ne mutlu. Kahve ve kafe kültürünü tarihte iki kez Viyana kapılarına dayanmış Osmanlılar´ın, Viyanalılar´a hediye ettiği söyleniyor ben sadece duydum araştırmadım. Kafeler yüzyıllardır kent hayatının değişmez bir parçası olmuş. Hepsinin kendine has bir havası var. 23 farklı bölgeye ayrılan şehrin kalbi sayılan 1. Viyana´daki kafelerden birinde kendinize rahat bir masa seçin, bir de Melange söyleyin. Kahve demişken ona eşlik edecek çikolata kaplı, kremalı turtaların da tadına bakmayı unutmamak lazım. Ben sıcak tatlı sevdiğim için favorim apfelstrudel oldu, ardından Kara orman pastası ve Sacher turta. Adını hatırlayamadığım Turuncu bir içki var kafelerde tadı çok hoş. Kiloları dert etmeye gerek yok, nasıl olsa bu şehirde her yere yürüyerek gidilebiliyor. Viyana, tüm dünyada tam merkezdeki ünlü Aziz Stephan Katedrali (Almanca: Stephansdom, asıl ismiyle Domkirche St. Stephan zu Wien) katedralinden dolayı tanınıyor. Şehrin tam ortasında ve harika gotik tarzdaki bu yapının önündeki meydanda yani Stephansplatz da daima hareket var. Buraya dik gelen cadde ünlü Kärtner Strasse. Cadde boyunca şık mağazalar ve butikler yer alıyor. Kärtnerstrasse yaya yolu, araba giremiyor, hatta bisikleti bile elinde taşıyorsun, binersen polis uyarıyor. Yaz olduğu için caddenin ortasında çeşitli kafeler kurulmuştu ama biz ısrarla hot dog büfesi aradık ve bulduk, hatta türk personeli ile. Defne ve ben bir cafede schnitzel ve viyana birası ile açılışı yaptık, Sedat, Emre, Gamze ve Zeynep ise büfeden hot dog larını yediler. Gamze bize sürekli rehberlik yaptığı için harıl harıl birşeyler okumadan rahatça gezdik, etrafı seyrettik, bir bilenle olmanın tadını çıkardık. Diğer günler yalnız gezeceğimiz için haritalarımızı alıp gezilecek yerleri işaretlemeyi de ihmal etmedik tabii. Yine Kärtner e 90 derece dik gelen ve Katedral ile kesişen yer Graben. Burada da pahalı ve şık ünlü markaların dükkanları var, burası da yayalara ait bir gezinti yolu. Yürüyerek caddeleri gezip vitrinlere bakarak Cafe Demel e kadar geldik. Viyana´ya gelmeden önce en şiddetle tavsiye edilen cafe burası olduğu için mutlaka ziyaret edilecekti ama orayı akşamüstü molasına bırakıp St. Michel meydanından girişi olan Hoffburg kraliyet sarayına doğru ilerledik. Sarayın önünden kalkan Fiaker´lere, Fiakerler buranın romantik faytonları, binmedik ama atlar ve sürücüleri oldukça ilgi çekici idi. Hepsinin sürücüsü resmi kıyafetler içinde ve binenleri eski şehir içinde 20 dakika ile 60 dakika arasında bir tura çıkartıyor. (Fiyatına göre) Aynı zamanda size binaları ve yerleri anlatarak rehberlik de yapmaktalarmış. Yağmurda ıslanmıyorsunuz kapalı oturma yerleri var, atların bile yağmurlukları var. Kostümlü atlar. Sarayın kapanma saati yaklaştığı için ertesi gün gezmek üzere bir ön keşif yaparak yine Hoffburg sarayının diğer yanındaki Volksgarden diye anılan büyük bahçeye doğru yürüdük. Oranın çıkışında karşıda Parlemento binası ve Rathaus var dış görünüşleri itibari ile görülesi binalar. Sarayın yan bahçesinde bir de kelebek müzesi yer alıyor (Schemtterlingshaus), tropik bir ortamda çok değişik irili ufaklı kelebekler uçuşuyor, çocuklar çok ilginç buldu. Sera gibi bir ortam olduğu için ter içinde kaldık ama değer. Fikret ve yeni tanıştığımız arkadaşı Yalçın ile burada buluştuk. Yalçın Viyana da restoran sahibi birisi ve bir akşam bize nefis bir Viyana menüsü hazırlamaya söz verdi. Buradan sonraki turumuza hep beraber devam ettik. Şimdi kritik an! Cafe Demel molası. Merkezde Graben denilen bölgede yer alıyor. Özellikle pastaları tavsiye ediliyor. Kara orman pastası yani Schwarzwälder Kirsch Torte kesinlikle en iyisi. Yazın da kışın da çok güzel olduğu söylenilen bu cafede yer bulmak çok zormuş ama biz içerde kolayca yer bulduk. Stephansdom´un arkasında Domgasse diye bir sokakta Mozart´ın oturduğu ev var, müze olarak kullanılıyor. Dışından bakmakla yetindik. Muhteşem ara sokakları yürüyerek, dondurma yiyerek, sokaklarda müzik yapanları dinleyerek akşamı ettik. İlk gün öyle dolu dolu ve öyle uzun geçti ki günlerdir buradaymışız gibi hissetmeye başlamıştık. Bütün gün yaşadıklarından mest olmuş bizlere İlk günün bir sürprizi daha varmış meğer. Yalçın bizi Tuna boyunda Sosyalist partinin 1 haftadır devam etmekte olan ve bugün kapanışı olan müzik festivaline götürdü. Tuna kenarında batmakta olan güneşin altında blues ve rock çalan müzik gruplarını dinlemek, kocaman bardaklarda bira tüketen ve çılgın gibi dans eden çakırkeyif Viyanalıları izlemek çok keyif verdi. Ayaklarımızın altı sızlayarak ve uyuklamaya başlayan çocukları sürükleyerek evimize döndük.

Sonraki gün>>>