floranatolica
 
Ara Üye girişi DDbtn
-

Tabae Antik Kenti

Serdar Ölez, 2015

Denizli / Türkiye

37.4323094°N 28.8459553°E
Denizli Muğla arasındaki karayolunu bilirsiniz, D330 yaklaşık 150km. Kale ilçesi yolun tam yarısında. Kale`ye kadar tarım alanı ardından karaçam ormanları başlıyor. Yolun büyük kısmı 2 şerit gidiş, 2 şerit geliş. Ama doğa medeniyete kaybettiğini geri almak istercesine her yıl heyelanlarla yolu birçok yerinden tek şeride düşürür. Bu virajlı yoldan her gidişimizde `Tabae 1` tabelasını görür, her seferinde de `Ya ne ki bura, girip bi bakaydık` der geçeriz. Ama bu kez kaçırmadık... Tabelanın rengi tarihi bir yerleşim olduğu zaten söylüyor. Sapaktan girer girmez tek kemerli tarihi bir taş köprü karşılıyor sizi. Tepeye kıvrıla kıvrıla çıkan toprak yol yukarıda bir düzlükte bitiyor. Düzlükte metal tribünlerle çevrili çim saha buraya çok aykırı kalmış. Kale ilçesi sakinleri burayı mesire yeri gibi kullanır, çim sahada boğalarını güreştirir izler eğlenirlermiş. Tribünlerin hemen yanından kazı çalışmaları sırasında kullanıldığını tahmin ettiğimiz andakondular bir başka tezat görüntü oluşturuyor. İlk kazı kararı 2006`da alınmış Tabae için, ancak ödenek sorunları nedeniyle kesintilere uğramış hep. İlk yerleşim tarihi tam olarak belirlenememiş olmakla birlikte Tabae`nin Büyük İskender`den sonra Anadolu`da kurulan kent devletlerinden olduğu ve Helenistik dönemden günümüze kadar kesintisiz bir yerleşime sahne olduğu belirtiliyor. Karya, Helen, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemlerinde varlık gösteren kentte üst üste gelmiş katmanlar kazı çalışmalarının oldukça zorlu geçmesine neden olmuş. Tabae 1954 yılına kadar yerleşim yeri olarak kullanılmış. Sık sık deprem olması sebebiyle bu tarihte âfet bölgesi ilan edilmiş ve uzun bir süreçte boşaltılmış. Taşımak istemeyenler de evleri yıkılarak, şimdiki Kale ilçesine yerleştirilmiş. Bugün Tabae`de 1840`larda yapıldığı belirlenen eski bir caminin yalnız kalmış minaresi dikkatinizi çekiyor ilk. Hemen yanında heybetli bir çınar ana yapıdan geriye kalan duvar kalıntılarını gölgeliyor. Dar ve dik taş döner merdivenden şerifeye kadar çıkılabiliyor. Buradan hem tüm kenti hem ardında uzanan uçsuz bucaksız vadiyi izleyebiliyorsunuz. Az ötede dikdörtgen planlı Cevherpaşa Camii oldukça iyi durumda. Yerleşimin boşaltılması öncesine kadar cemaat tarafından kullanılmış. Sonrasında da bakım gördüğü, bugün cemaati olmasa da kullanılabilir durumda olduğu anlaşılıyor. Güneyde yer alan surlarla çevrili iç kale ve onu çevreleyen dış kaleden oluşan kentte, Roma ve Bizans dönemlerinden günümüze ulaşan çok sayıda kaya oyuğu su tüneli, kaya şapeli, kaya mezarı, sarnıç ve kuyu bulunuyor. Evler kayalar oyularak genelde tek tek odalar halinde yapılmış. Evlerde bulunan kapı nişleri ve zıvanalardan o dönemde kapılarının ahşaptan yapıldığını belirlemişler. Odaların iç kısımlarında birçok niş var. Bu evler genellikle kayalık platonun uçurum ve sarp kısmında yer alıyor. Antik kentte, yer altında bulunan bir tapınağına ulaşımı sağladığı ve aynı zamanda sığınak olarak kullanıldığı tahmin edilen tünel şeklindeki mağara bulunduğu, 300 metre civarında olan bu tünel ile yeraltı tapınağına ulaşıldığı belirtiliyor. Yolunuz düşerse soluklanmak ve birçok uygarlığa ait kalıntıları bir arada görmek için farklı bir yerleşim...