floranatolica
 
Ara Üye girişi DDbtn
-

1000 Kuşatma Şehri

Yelda Kovuk, 2019

Girona / İspanya

Girona, şehri ikiye bölen Onyar nehrinin her iki yakasındaki pastel renkli evleri ile küçük Floransa olarak anılıyor.
İspanya`nın 17 eyaletinden biri olan Katalonya´ da , Onyar nehri kıyısına kurulmuş olan Girona, Katalonya´nın en iyi korunmuş orta çağ şehri ve UNESCO`nun dünya mirası listesinde. Her şehrin ismiyle ilgili bir hikâye vardır. Girona´nın da var. Prensesi kaçıran dev ile Herkül dağlarda karşılaşıyor. Herkül her ne kadar devi etkisiz hale getirse de prensesin ölmesine engel olamıyor ve prenses öldüğü dağlara gömülüyor. Prensesin adı Pirene, Devin adı ise Girone. Romalılar zamanında Girone,Girona (Katalanca ´da Cirona okunuyor) oluyor ve günümüze ulaşıyor. Girona, İspanya ve Fransa arasında doğal sınır oluşturan ve ismini bu hikâyedeki prensesten alan Pirene dağlarından geçişin sağlandığı bir konumda olması sebebiyle yüzyıllar boyunca askeri ve ticari anlamda önemli bir kent olmuş. M.Ö. 79 yılında resmen kurulan ve tarihi boyunca birçok uygarlığın hüküm sürdüğü Girona´da bu uygarlıkların izini görebiliyorsunuz. Efsaneleriyle, nehir boyunca uzanan rengarenk evleriyle, merdivenleri, sokakları, meydanları, gurme restoranları, kafeleri ve butik dükkanlarıyla tarihle iç içe yaşayan, gezmeye ve fotoğraf çekmeye doyamayacağınız bu sevimli ve büyüleyici şehir Avrupa´nın en eski gettolarından biri. İspanya Kraliçesi İsabel ve kilise, ülkedeki bütün Yahudiler´in mal, mülk, mücevher ne varsa almadan ülkeyi terk etmeleri için 1492 yılında Elhamra Kararlarını imzalamış. Sonrasında İspanya`dan sürülen ve Osmanlı`ya sığınan, kendilerine `Sefarad Yahudileri` denilen İspanya Yahudilerinin en son göç ettiği bölge olan Girona, Avrupa`nın en iyi muhafaza edilmiş, İspanya´nın ise hayatta kalan son Yahudi Mahallesini içinde barındırıyor. Ülkeyi terk etmeye zorlanan Yahudiler çeşitli Avrupa ülkelerinden sığınma hakkı istemiş ama Osmanlı İmparatorluğu`nun dışında onlara sürekli kalmaları için kapılarını açan olmamış. Büyük çoğunluğu Selanik ve İstanbul`a yerleştirilmiş. İspanya´yı terk etmeyenler ise ya katledilmiş, ya da ´sözde´ din değiştirip Gettolar oluşturmuşlar. Şehrin tarihi sokakları adeta bir orta çağ film platosu gibi. Zaten sinema sektörü de keşfetmiş Girona´yı. Dünyayı kasıp kavuran Game of Thrones (Taht Oyunları) dizisinin hayranıysanız, Girona´nın sezon 6´da Braavos olarak göründüğünü belirteyim. Ayrıca Koku filminin de bazı sahneleri bu şehirde çekilmiş. Şehir turumuzu rehberimiz eşliğinde yürüyerek, bir köprüden başlayıp dikdörtgen bir rota çizip ,en son Bağımsızlık Meydanında bitirdik. Taş döşeli dar sokaklar ve binalar arasında tarihi yaşarken, bir an karşınıza çıkan şirin ve küçük dükkanlarla günümüze dönerek gezdik. Bu tur sırasında gördüğümüz yerleri rehberimizin anlattığı şekilde,hikayelerle anlatmaya çalışacağım sizlere..... ONYAR NEHRİ ÜZERİNDEKİ PASTEL RENKLİ TARİHİ EVLER, Girona, şehri ikiye bölen Onyar nehrinin her iki yakasındaki pastel renkli evleri ile küçük Floransa olarak anılıyor. Parlak boyalı renkli cepheleri ile şehrin sembolik görüntüsünü oluşturan evler harika bir görsel oluşturuyor. Fotoğraf makinalarınızı hazırlayın. Ayrıca nehir kıyısında ki evlerden Casa Maso ,Katalanya´ da 20. yüzyılın başlarında Modernizme karşı bir tepki olarak ortaya çıkan `Noucentism´e örnek gösterilen ve rezervasyonla gezilebilen bir ev. EYFEL KÖPRÜSÜ, Girona´nın özelliklerinden biri de köprüleri. Şehri ikiye bölen Onyar nehri üzerinde geçişi sağlayan 6 köprü bulunuyor. Bu köprülerden belki de en çok dikkat çekeni Gustavo Eyfel´in yapmış olduğu, yine demir işçiliği ve kırmızı teması olan Eyfel Köprüsü. Fransa´nın yakınlığı sebebiyle kültürel ve mimari yansımalarının bir örneği bu köprü. Oynar nehrinin taşması ile yaşanan sel felaketleri sebebiyle kanallar açılarak akış yolunu değiştirmişler. Bu sebeple yaptığımız şehir turunda 40-50 cm derinlikte bir nehir karşımıza çıkıyor. YAHUDİ MAHALLESİ ( EL CALL) 15. yüzyılın sonunda Katolik kilisesi ve hükümdarlar tarafından sınır dışı edilen İspanya Yahudilerinin oluşturduğu bu getto 1100`lerde şekillenmiş, sonraki 300 yılda gelişerek Yahudilerin sürülmesine rağmen günümüze kadar ulaşmış. Ortaçağ Avrupa´nın en önemli Kabalistik okullarından biri bu mahalledeymiş. Mahalle defalarca Hıristiyan baskınlarına uğramış ama yine de bir çok önemli Yahudi düşünür ve şair yetişmiş. Taş duvarları, merdivenleri ve dar sokakları, iç avlusu ve gizli bahçeleri olan, birbirine yakın yapıların bulunduğu, bolca fotoğraf çekmek isteyeceğiniz bir mahalle burası. Yapıların birbirine yakın olmasının sebebi herhangi bir baskında veya direnişte ortak hareket edebilmekmiş. Mahallede zaman zaman yukarıya doğru merdivenlerden çıkılan dar geçitlere de rastlıyorsunuz. Aslında bunlar da Yahudilerin yaptıkları tünellermiş, herhangi bir Hıristiyan saldırısında bu tünellerden tepeler kaçıyorlarmış ama Katolik İspanyollar ele geçirdiğinde hepsini açmışlar. Şimdi hiçbir Yahudi´nin yaşamadığı mahallede bazı binaların önünde ya da duvarında İspanya haritası şeklinde metal plakalar görülüyor. Üzerinde İbranice Sefarad yazıyormuş. Bu plakalar, gelen Yahudi turistler dolaşırken, Yahudilerin eskiden yaşadığı yerleri anlamaları içinmiş. Aynı plaka bir müzenin önünde de var. 15. yüzyıldan kalma bir sinagogun da yer aldığı bu müze Yahudi Tarihi Müzesi. Müze Girona´nın tarihi ve Yahudi cemaati hakkında bilgi veriyor. Girona´nın Yahudi mahallesindeki yaşamın nasıl bir şey olduğuna ışık tutup ayrıca Yahudi toplumunun kentin ortaçağ gelişiminde oynadığı rol hakkında da bilgi veriyor. Müzede 11 adet galeri bulunuyor. GİRONA KATEDRAL MEYDANI, GİRONA KATEDRALİ Aynı zamanda Saint Mary(Azize Meryem) Katedrali olarak bilinen Girona Katedrali 11. ve 18. yüzyıllar arasında inşa edilen bir Roma Katolik Kilisesi. Katedral aslında aynı zamanda bir kale. Savunma amaçlı yapılmış. Yapıldığı döneme bağlı olarak farklı mimari stillerin bir karışımı var. En önemli özelliği ise 23 metre genişliği ile dünyanın en büyük gotik nefi bu katedralde. Kapının iki yanında 12 Havarilerden Yakup ve Luka imiş, hemen üzerinde ise Hz. Meryem kucağında Hz İsa ile görülüyor. Cephedeki diğer heykeller ise bölgede görev yapan kardinallerdenmiş. Merdivenlerinin Roma´da ki İspanyol merdivenlerinin ilham kaynaklarından biri olduğu söyleniyor. Aynı meydanda eskiden başpiskoposluk ,kilise aşevi olarak hizmet veren binalar da var. Katedrale giriş ücretli. ARAP BANYOLARI Katedral yakınında ki bu banyolar, isminde her ne kadar Arap geçse de Araplar tarafından yapılmamış. Hıristiyanlar, onlardan öğrendiği tekniklerle yapmışlar. Biz içini göremedik ama soğuk oda, sıcak banyo ,buhar odası ve sekizgen bir havuzun bulunduğu soyunma odası bölümleri imiş. ROMA SURLARI, Katedralin arkasında bulunan şehir surları, ilk olarak Romalılar tarafından yapılmış. 800`lerin başında ve 14. yüzyılda genişletilmiş. Şehrin, günümüzde hala ayakta duran yüksek tahkimatlarla çevrili olmasının sebebi Napolyon´un ki de dahil olmak üzere 25 kuşatmaya maruz kalması. Yerel halkın 1000 kuşatma şehri demesinin sebebi de sanırım budur. Eski şehir bölgesinin etrafındaki bu surlar boyunca yürüyüşe çıkabilirsiniz. AZİZ FELİU KİLİSESİ, (ESGLESIA DE SANT FELIU) Aynı adı taşıyan meydanda bulun Aziz Feliu Kilisesi, 10. yüzyıla kadar Girona`nın ilk katedraliymiş. 12.-13. Yüzyıla ait Romanesk düzen, 14.-15. Yüzyıla ait Gotik tonozlu çatı ve kuleler ve 16. Yüzyıla ait Barok cephe ile farklı mimari stillerin birleştiği bir yapı. Barok çan kulelerinden biri 3 yıl süren iç savaş sırasında zarar görmüş. Maddi sıkıntılar yüzünden çatı ile kapatmışlar. İçinde tarihi 2.-4. Yüzyıllara dayanan sekiz Roma ve erken Hıristiyan lahiti ,ayrıca İmparator Diocletian`ın zulmettiği Girona`nın koruyucusu St Narcissus`un Orta çağda yapılan gotik mezarı da bulunuyor.Girona efsanelerinden biri de bu mezar ile ilgili. 1285 yılında ki Fransız kuşatması sırasında Fransız askerleri, Girona halkına eziyet etmektedir. Askerler, Sant Feliu kilisesinde bulunan St Narcissus`un lahitini hazine bulmak amacıyla yerinden oynatırlar. Lahitin kapağını kaldırdıkları anda meşe palamudu büyüklüğünde sinekler etrafa yayılır. Askerlere ve atlara saldırırlar, Fransız ordusunun başına bela olurlar. Ordunun bir kısmı hastalanır. Büyük kayıplar yaşanır. Bu beklenmedik durum sonucunda Fransız askerleri geri çekilmek zorunda kalırlar. Bu mucize 1653 yılında tekrar görünmüş. Aynı efsane 1809 yılında ki Napolyan askerlerinin kuşatması içinde bahsediliyor. Bu sinekler bu bölgede ölümü simgeliyor. Girona yakınlarında ki Figureas kasabasında doğan Salvador Dali, ölümü anlattığı eserlerinde kara sinekleri kullanmış. ŞEHRİN ÖNEMLİ EFSANELERİNE KONU OLAN GİRONA ASLANI HEYKELİ, Bu ortaçağ şehrinin bir simgesi haline gelen bir aslan heykeli var. Aslanla ilgili iki farklı hikaye mevcut. Aslan , İspanyanın en önemli sembollerinden ve kralı temsil ediyor. İlk hikaye bununla ilgili. Ortaçağda hava karardıktan sonra şehre girmek yasaktır. Çok büyük mazeretiniz olmadıkça. Dolayısıyla içeri girmek istiyorsanız özür dilemenin bir yöntemi var. Aslanın yani simgesel olarak kralın poposunu öpmek. Böylece özür dileyip mazeretini bildiren şehre giriyor. Diğer hikaye ise Yahudi cemaati ile ilgili. Daha önce bahsetmiştim. Kraliyet ve kilise tarafından İspanyadan gitmeye zorlanan Yahudilerden bazıları kendilerinin din değiştirdiğini (sözde) belirterek yaşamaya devam edip gettolar oluşturmuşlar. Yahudilerin varlığını tespit etmek için evlerinin önlerine domuz koyup takip ederlermiş. Yahudiler domuz yemediği için halen kapısında duran ya da çöpe atan varsa o eve zorla girip Yahudileri tutuklarlarmış. Bu dönemlerde Yahudi cemaatinin arasında bir şifre oluşmuş . Şehre girerken aslan heykeline dokunup, öpen cemaatten olduğunu anlıyorlarmış. Yapmıyorsa yabancı olduğunu anlayıp dikkatli oluyorlar,tedbirli davranıyorlarmış. Günümüzde ise pek aslana benzemeyen bu heykeli turistler Girona´ya bir daha gelelim inancıyla öpüyorlarmış. Çok sağlam olmayan bir merdivene çıkmak gerekiyor. Geçtiğimiz yıllarda bir Alman turist düşüp ölünce korkuluk da yapmışlar ama yine de sağlam görünmüyor. BAĞIMSIZLIK MEYDANI (PLACA DE LA INDEPENDENCA) Eski tarihlerde taç giyme törenleri, engizisyon mahkemeleri,halka açık idamlar,boğa güreşleri ,kutlamalar hep bu meydanda yapılırmış. Günümüzde ise restoran ve kafelerin bulunduğu sundurmalı binalarla çevrilmiş, insanların buluşup vakit geçirdiği bu güzel meydan sessizliği ve zarafeti ile insanı rahatlatıyor. 1808 ve 1809 yıllarında Fransız kuşatması sırasında Girona`yı savunan, Napolyon´a direnen insanlara adanmış. Meydanda temsili bir anıt da bulunuyor. Ayrıca bir kaplumbağa üzerine oturmuş çocuk şeklinde bir çeşme de dikkat çekiyor. Yerdeki düğmeye bastığınızda kaplumbağa ağzından su geliyor. Birçoğunu belediye ve vakıfların kullandığı binaların balkonlarında ki Katalonya bayrakları, sarı kurdeleler ve pankartlar dikkatimizi çekti. Sarı kurdele bağımsızlığı simgeliyormuş, pankartlarda ise siyasi mahkumlara özgürlük yazıyormuş. Yani Katalanya bağımsızlığı ve bu hareketin hapiste ki liderlerine destek amaçlı. Katalanya bayrağı paralel şekilde dizilmiş 5 sarı ve 4 kırmızı çizgiden oluşuyor. Bu bayrağın adı SENYERA imiş .Efsaneye göre Katalonya Frank İmparatorluğu`nun bir parçası iken Kral, Barselona Kontunu İmparatorluk için savaşmaya çağırır. Kont ve kuvvetleri cesurca savaşır ancak Kont, Kralı savunurken yaralanır. Frank Kralı, onun cesaretinden etkilenir ve ona kendi seçimi bir hediye sunmak ister. Kont bu konuda düşünür ve sonunda bir armasının olmadığını söyler. Kral bunu bir süre düşünür, elini Kontun kanlı yarasına batırır ve kontun altın kalkanının üzerine sürer. Kalkan üzerinde kanlı parmakları dört kırmızı çubuk ortaya çıkarır. Benzer şekilde bir efsane daha var ki daha duygusal. Kralın ölmek üzere olan oğluna son bir dokunuş yaparken oğlunun altın kalkanında kanlı parmakların iz bıraktığı şeklinde. Bu bayrağı Barselona Futbol Kulübü`nün armasından kulüp hayranları hatırlayacaktır. Bağımsız Katalonya bölgesi isteyenler sırasıyla 1898 ve 1902`de İspanya`dan bağımsızlığını kazanan Porto Riko ve Küba bayraklarında ki yıldızlardan esinlenerek resmi Katalonya özerk bölgesi bayrağının sol tarafına mavi üçgen üzerinde beyaz yıldız eklemişler. Bu bayrağın adı ise Estelada imiş. Bunların dışında arkeoloji müzesini, film müzesini gezebilir, güzel restoranlarda yemek yiyebilir, bölgeye özgü tatları deneyebilir, butik dükkanlardan alışveriş yapabilirsiniz. Girona´da, Fransız kültürünü de barındırdığı için başta ekmek olmak üzere pastanecilik açısından güzel ürünler var. Ama en meşhuru şehre özgü bir tatlı. Aslında çok özelliği olan bir tatlı değil ama hikayesi çok hoş. 1900 lu yılların başında şehirde salgın bir hastalık vardır ve karantina uygulanmaktadır. Sokağa çıkma yasağını dinlemeyen gençler vardır. Fırıncının kızına gönlünü kaptıran genç, babasının yanında imalat işinde çalışan sevgilisini özler ve sabaha karşı evden kaçarak fırına gelir. Genç kız çalışırken karşısında sevdiği genci görünce çok mutlu olur ama bir yandan da korkar. Orada birlikte zaman geçirirken , bir anda kızın babasının geldiğini fark ederler ve genç adam un çuvalının içine saklanır. Bir süre sonra çuvaldan, hapşırma sesi duyulur. Kızın babası genç adamı fark eder ve cezalandırmak ister. Ama genç adam der ki : `Ben kızınızı çok seviyorum, yakalanma riski ve sokağa çıkma yasağına rağmen buraya geldim. Sevgimin göstergesi bu.´ Kızın babası bir tek koşulda kendisini affedip kızını verebileceğini söyler. Bu da ne kadar istekli ve yetenekli olduğunu oradaki malzemeleri kullanıp bir tatlı yaparak göstereceksin. Beğenirsem sana kızımı vereceğim der. Genç adam sevgilisinin de yardımıyla milföy hamuru içine akışkan bir vanilya kreması koyar ve üzerine biraz da şeker ekerek ikram eder. Baba aslında tatlıyı çok beğenmese de genç adamın gayretini görerek kızını vermeyi kabul eder. Katalanca da XUI-XUI (şu-şu) hapşu demekmiş adı bundan geliyormuş. Bu tatlının ismi XUİXO. İlginç hikayesi olan bölgeye has bu tatlı, pastanelerin hepsinde yer alıyor. Biz hemen Eyfel köprüsü yakınında ki pastaneden (Pont De Ferro) tattık. Bir de meşhur dondurmacısı varmış, Rocambolesc . Roca kardeşlerin kurduğu şirketin ilk dükkanı ,Girona´ da açılmış ve İspanyanın diğer şehirlerine de yayılmış. Deniz mahsulü ve tapas konusunda da Girona iddialı. İspanya içkisi,şaraptan yapılan bir çeşit kokteyl olan sangriayı da deneyebilirsiniz. Biz Bağımsızlık Meydanında ki Dolce Vita´da yemeği tercih ettik. Oldukça keyifliydi. Eğer yolunuz Barcelona´ya düşerse zamanınızın bir kısmını Girona´ya ayırmanızı öneririm. Biz tur otobüsümüzle geldik ama Barselona`ya yaklaşık 100 Km uzaklıkta yer alan Girona`ya Barcelona`dan trenle ya da araba kiralayarak gidebilirsiniz. Barselona Sants tren istasyonundan saat başı tren varmış. Keyifli geziler....