Ya Tarım Hakkında Düşündüklerimizin Hepsi Yanlışsa?
Şule Ölez (Çeviri), 2020
İki öncü dünyayı ağaçlarla besleyebileceğimize inanıyor...
Dünyadaki 7,7 milyar insanın çoğu yıllık olarak yetişen gıdalarla besleniyor. Bu ürünler, tanım gereği, tüm yaşam döngülerini tek bir büyüme mevsiminde gerçekleştirirler. 12 ay içerisinde filizlenir, çiçek açar, tohum verir ve ölürler.
Yıllık olarak yetişen üç bitki (pirinç, buğday ve mısır) günümüzde kalori ihtiyacımızın %60´ını karşılar. Bu ürünleri yetiştirmek üzere ağaçları kesip bozkırları sürerek gittikçe büyüyen tarım alanları açmak için çok yıllık bitkilerin karmaşık ekosistemlerini yok ederiz. Bugüne kadar dünyadaki buzla kaplı olmayan alanların yaklaşık üçte birini açtık. Tarım, ormancılık ve tarla açma gibi toprak kullanımlarından kaynaklanan sera gazı emisyonları halihazırda dünya genelindeki emisyonların %23´ünü oluşturmaktadır. Özetle, yeme alışkanlıklarımız gezegenimizi mahvediyor.
Peki, ya bunun yerine temel gıda maddelerimizi yemiş ağaç ve çalılarından sağlasak olur mu?
Mark Shepard 1970´lerde Batı Massachusetts´te geçirdiği çocukluğunda bunu düşünmeye başladı. Petrol ambargosu sonucunda ebeveynleri odun sobası edinmek zorunda kalmışlardı, Mark´ı da her gün bahçedeki işleri bittikten sonra ormana yakacak odun toplamaya gönderiyorlardı. Orada bulduğu yemişleri atıştırıp meşe palamutlarını yemeyi deneyen Mark, bahçede çamur içinde terleyerek ürün elde etmek yerine ormanda daha rahat ve daha çok yiyecek bulunabileceğini fark etti. Üniversiteden sonra permakültür ve habitat restorasyonu ile temel besin maddelerini yemiş ağaçlarından ve hayvanlardan elde etme amacını birleştiren yeni bir tarım türü üzerinde düşünmeye başladı. Bunu `restorasyon tarımı´ olarak adlandırdı. 1994´te Wisconsin´de 440 dönümlük mısır yorgunu bir arazi alarak Yeni Orman çiftliği adını verdiği projeyi başlattı.
Shepard yeryüzünde doğal olarak kendine özgü büyük flora ve fauna toplulukları oluşturan çeşitli biyom türlerini inceleyerek işe başladı ve Kuzey Amerika´da en geniş yayılım bulan biyomun savanlar (çalı ve ağaçlıklı çayırlık alanlar) olduğunu gördü. Bunlardan en yaygını ise meşe savanlarıydı. Üst ağaç tabakası Fagaceae ailesinden meşe, kestane ve kayın gibi yemiş veren uzun ağaçlardan oluşuyordu. Altında da Malus (elma), Corylus (fındık), Prunus (kiraz, erik, şeftali), Rubus (ahududu, böğürtlen), Ribes (Bektaşi üzümü ve kuşüzümü), Vitis (asma), Poaceae (çimen) ve Fungi (mantar) vardı. Meşe savanlarında başka bitkiler de bulunuyordu ama Shepard yenebilir olanlara yoğunlaştı ve yıllık tahılları yetiştirmek yerine temel besin maddesi olarak yemiş ve et sağlayacağı, meşe savanlarına benzer bir çiftlik tasarlamaya karar verdi.
Shepard binlerce ağaç ve çalı dikti. Sıra ekim tahıl tarlalarını doğal ama düzenli bir alana dönüştürdü: kestane, ceviz, fındık, elma ve mürver ağaçlarını karışık olarak kavisli sıralar boyunca dikti, aralarında da inek, domuz, hindi, koyun ve tavukların otlayabileceği çimenlik alanlar oluşturdu. `Evet, ağaçlar sıra halinde ve araç kullanılarak dikildiler´ ama burası tek bir türün yetiştiği bir tarla ya da meyve bahçesi değil. Ayrıca yıllık olarak da işlenmiyor. Burası aynı zamanda verimli ticari bir çiftlik olan çok yıllık karmaşık bir ekosistem.
Aslında ağaç ve çalıların sürdürebilir bir tarımın ana özellikleri olması fikri yeni değildir. Doğa yazarı William Bryant Logan´a göre meşe palamutlarının yaygın olarak bulunması insanoğlunun evini, giysilerini ve güvenilir temel besinini bunlara dayandırdığı, meşe ağacı meyvelerinin ilk hominid´lere insana evrimleşmeleri yolunda bir yaşam şansı sunduğu anlamına gelmektedir. Kuzey İtalya halkı binlerce yıl `ekmek ağacı´ gibi kullandığı kestaneyle beslenmiştir. Kuzey Amerika´daki gladiçya gibi gaye ağaçlarının dağılımı ile ilk yerli yerleşimleri birbiriyle ilişkilidir. Botanikçi William Bartram da Güneydoğu ABD´deki Amerikan yerlilerinin geniş alanlarda gaye ağaçları, özellikle Amerikan cevizi yetiştirdiklerini kaydetmiştir.
ABD hükümeti 1930´lardaki kuraklık zamanında erozyonu durdurmak için Kanada ile Teksas arasındaki Great Plains bölgesine 220 milyon kadar ağaç dikmiştir. Roosevelt, Tennessee gibi pamuk, mısır ve tütün yorgunu tarım alanlarına milyonlarca gaye ağacı fidanı dikilerek bu alanların restorasyonunun sağlanması için projeler başlatmıştır. Pennsylvania Üniversitesi yazarlarından ve Columbia Üniversitesi profesörlerinden 1874 doğumlu J. Russell Smith yurtiçi ve yurtdışında tarım üzerine araştırmalar yapmış ve 1929 tarihli `Gaye Ağaçları: Devamlı Bir Tarım´ tezinin Giriş bölümünde şu bilgileri vermiştir: `Bitkiler arasında en zayıfı tahıllardır. Her hasat için yeniden ve baştan yetişmek zorundadırlar. [...] Yıllar boyunca yaşayan ağaçlar ise devamlılığı olan varlıklardır.´
Marcie Mayer 1977´de, Mark Shepard´ın Wisconsin´deki çiftliğinden 8000 km uzağında bulunan Yunanistan´ın Mürted Adası´na geldi. Mayer on yıl kadar önce sanat tarihi okumaktan vazgeçip Atina´da bir restoran işletmeye başlamıştı ama şimdi küçük bir kızı vardı ve yoğun iş temposundan uzaklaşmak istiyordu. `Bu yılki gibi meşe palamudunun çok fazla olduğu bir yılın sonbaharında buraya gelmiştim. Mürted´deki meşe ormanlarının palamutları ABD´dekilerin dört beş katı kadar büyüktü.´ Mayer Kuzey California´lıydı ve dördüncü sınıfta geleneksel yiyecekler hakkında bir ders işlediklerini ve meşe palamutlarının yenebildiğini hatırlıyordu.
Böylece Mayer Mürted Adası´na yerleşip meşe palamutlarını incelemeye başladı. Meyveleri gerçekten yenebiliyordu ama önce zeytin gibi bir işlem gerektiriyordu. Kurutulup kırıldıktan sonra acı tanen tadından kurtulmak için soğuk suda bekletiliyor, sonra yeniden kurutulup un haline getiriliyordu. Ancak Mürted´dekiler meyveleri yemiyor, sadece büyük palamut kadehlerini geleneksel deri tabaklama işleminde eskiden beri kullanıyorlardı. 1960´lara kadar adadaki tarım ekonomisinin belkemiği bu palamut kadehleriydi. Daha sonra kadehlerin yerini kimyasallar alınca ada halkı 200 yıllık meşeleri kesip ya kömür yapımında kullandı ya da yerine yazlık diktiler.
Mayer Mürted meşelerini kurtarmak için meşe palamudu unu yapma denemelerine girişti. Yerel çiftçilerin yeniden palamut kadehi ihracatına başlamasına yardım etti. Ada halkı için 50 yıldır ilk kez ağaçlarından faydalanma fırsatı doğmuştu. Mayer büyük miktarlarda meşe palamudu satın alarak un yapmaya başladı.
Meşe palamudu unuyla yiyecek birşeyler yapmayı da öğrendi. `Meşe palamundan birçok şey yapılabileceğini çiftçilere göstermek için kurabiye türü şeyler yapmaya başladım´ diyor kendisi. Bu kurabiye çok lezzetliydi. Gerçekten lezzetliydi. Mayer bu tariflerle yemek fuarlarına katılıp ödüller aldı, Oakmeal markasıyla kurabiye satmaya başladı.
Günümüzde belki marketlerde meşe palamudu unu bulamayabilirsiniz ama fındık, badem ve ceviz unu büyük marketlerde giderek daha çok bulunmaya başladı. Mayer ve Shepard bunun nedenini şöyle açıklıyorlar: Bu tür yemişler çiftçiler için mükemmel temel gıda maddesidir. Yıllar boyunca büyüyerek karbonu ayrıştırır, toprağı besler ve değişken hava koşullarına karşı koyarlar. Mahsul ortalaması yerine göre değişir, örneğin yetişkin ağaçlardan oluşan bir ceviz bahçesi dönüm başına 700 kg kadar ceviz verebilir, oysa tahılın dünya ortalaması dönüm başına yaklaşık 300 kg kadardır.
Ayrıca bu tür yemişleri saklamak da kolaydır, örneğin meşe palamutları on yıldan fazla saklanabilir. Üstelik yemişler beslenme uzmanlarının `besin açısından yoğun´ dedikleri türden gıdalardır, ağırlıklarına göre vitamin ve mineral içerikleri oldukça yüksektir. Karbonhidrat, protein ve yağ açısından dengeli bir orana sahiptirler. Damak tadı yönünden belki de en önemli özellikleri ise yemişlerden yağ ve un elde edilebilmesidir.
Shepard ve Mayer´in deneylerine başlamalarının üzerinden 20 yılı aşkın bir süre geçtiği halde çalışmaları hâlâ büyük ticari çiftçi ve yemek üreticilerinin ilgisini çok fazla çekmemiştir. Ancak son beş yıl içerisinde halkın `restorasyon tarımı´na karşı ilgisinde ani bir artış olmuştur. Shepard, çiftliğinde eğitim ve tasarım hizmetleri vermek üzere yeni girişimlerde bulunmuş, iki kitap yazmıştır, dünya genelinde seminer ve atölyeler de yapmaktadır. Mayer ise meşe palamutlarının nasıl toplanacağını da içeren bir yemek kitabı yazmıştır, seminer, tadım ve yemek atölyeleri vermek için sık sık seyahat etmektedir, ayrıca Yunanistan´daki çiftliğinde meşe palamudunun toplanıp işlenmesi ile ilgili eğitimler vermektedir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü ve Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli gibi etkili gruplar, tarımsal ormancılığı iklim konusunda bilinçli çiftlikler oluşturmanın önemli bir bileşeni olarak kabul etmektedir.
Hem Shepard hem de Mayer birbirlerinin çalışmalarını hayranlıkla takip etmektedirler. Shepard birkaç yıl önce Mürted Adası´na giderek Mayer´in meşe palamudunu nasıl işlemlerden geçirdiği hakkında bilgi edinmiştir. Mayer de Shepard´ın çiftliğini `gerçek uygulamada restorasyon tarımının en iyi örneklerinden biri´ olarak görmektedir.
Mayer, `Uzun bir süre boyunca tarım yapmak için ormanları kestik´ diyor. Mayer´le Shepard geleceğin farklı olabileceğine inanıyorlar.
Shepard, `Açılmış tarlalara, terk edilmiş çiftliklere bu ağaçlardan dikelim. Dünyayı kendi yöntemleriyle ve şimdiye kadar kullandığı tür ve işlemleri kullanarak dönüştürelim´ diyor.
Sizce meşe palamudu ve diğer orman meyveleri gelecekte temel besin maddelerimiz olur mu?
Mayer´a göre `Olmazsa büyük aptallık olur.´